Cumhuriyet tarihinin en kritik seçimi yaklaşırken Türkiye'de ilginç bir gelişme oluyor...
Süleyman Demirel, seçim süreçleri üzerine konuşurken son bir haftada bile her şeyin birden değişebileceğini söyledi. Bu açıdan Türkiye'nin en uzun bir haftasına çoktan girdiğini söyleyebiliriz.
Çünkü ben varsayılanların çoktan değişmeye başladığını, ezberlerin bozulduğunu ve çok enteresan bir karşı tepki oluşmakta olduğunu görüyorum.
Bu konuda hissikablelvukuma güvenirim. Etrafımda herkesin siyasi fanteziler kurduğu bir dönemde AKP'nin iktidara geleceğini yazmama neden olan bu hissikablelvukudur. Şimdi de bir değişim yaşanmakta olduğunu hissediyorum. Bu iktidarı değiştirmeye yetecek güçte bir dalga mıdır bilemiyorum ama AKP'nin tekrar iktidar olacaksa bile sandığı gibi mutlak gücü elinde bulunduramayacağına eminim.
Böylesine büyük sosyal dönüşümlerin dinamiğini anlamak açısından çok yararlı bulduğum bir "devrilme noktası" (tipping point) teorisi vardır.
Bu teori, bir toplumda meydana gelen küçük değişimlerin bir süre sonra birden büyük bir değişime neden olacağını anlatır. Küçük değişimler ilk önce belirsiz ve dağınıktır. Ancak bir süre sonra sıkılıkları ve güçleri artar, birikir ve toplum aniden bir kaynama noktasına ulaşır. O nokta artık eskinin tasfiye edildiği, yeninin kurulduğu devrilme noktasıdır. ("The Tipping Point; How Little Things Can Make a Big Difference", yazarı Malcolm Gladwell.)
AKP iktidara gelmeden önce de bu tür küçük değişimlerin birikimi oluyordu ve ben bu yüzden AKP'nin iktidara geleceğini seçimden altı ay önce yazmıştım.
AKP uzun bir iktidar dönemi geçirdi. Şimdi gelinen noktada toplumda yaygın bir haksızlıklar yapıldığı, birçok konuda ölçüsüz davranıldığı, aşırıya kaçıldığı algısı var. Bunlar toplumun her yerinde küçük küçük ortaya çıkıyor. Bu tür süreçlerde algının doğru olmasından daha çok algının oluşması önemlidir. Algı bir defa oluşunca doğru olmasa da doğru olarak kabul edilir bazı şeyler.
'CEMAAT'İN DEVRİLME NOKTASI
Örneğin, Ergenekon davasında aynı düşüncede olan güç sahiplerinin, karşı oldukları düşüncedekilere karşı savaş açtıkları ve haksızlıklar yaptıkları algısı oluştu. Evi aranıp tutuklanan her insanın suçsuz olduğu yolundaki fantastik algı, yapılan hatalar nedeniyle oluşturuldu. "Bu yanlışı yapmayın" uyarılarını dikkate almadılar; çünkü ellerindeki gücün mutlak olduğunu düşünüyorlardı. Belki güçleri mutlaktı da ama kamuoyu vicdanını kaybetmeye başladılar.
Her yerde etkisi olan, gücü mutlak bir cemaat algısı oluştu. Bunun doğru veya yanlış olmasının önemi yok artık; çünkü cemaat konusunda da devrilme noktasına gelindi. Benim gibi bu tür konularda anlamaya ve ötekini kavramaya açık beyinleri bile kuşkulara sokan algıların oluşmasına neden olundu.
İktidar açısından da durum aynı. İktidarın yaptığı birçok olumlu iş artık kamuoyu vicdanında algılanamıyor; çünkü o vicdan iktidarın adım adım Türkiye'yi alıştığımız hayat tarzından çıkardığına inanmış durumda. İktidar da bazen bu algıyı güçlendiren adımlar atıyor. Bununla belki kendi doğal seçmenini hoş tutuyor ama kendinden olmadığı halde sadece ilkeleri nedeniyle destek verebilecek olanları kaybediyor. Zaten her koşulda kendisine destek verecek bir kişiyi hoşnut tutarken, buna karşılık potansiyel destekçi dört kişiyi de kaybedebiliyor.
Bakın şimdi toplumun her kesiminden hoşnutsuzluk ve tepki sesleri yükselmeye başladı. İlke olarak Ergenekon soruşturmasına destek verenler bile yapılan haksızlıkları artık kabul edemiyorlar. Sanatçılar artık seslerini çıkarmaktan korkmuyorlar. Toplumun korku eşiği aşıldı. "Korkunun ecele faydası yok" diye hareket etmeye başlayanların sayısı artmaya başladı.
Uzun zamandır sesini korkudan çıkaramayanlar artık ses çıkarmaya başladılar. Bir güç odağının haksızlıklar, adaletsizlikler yaparak Türkiye'yi bir yerlere götürmeye çalıştığı yolunda bir algı var artık. Dediğim gibi bu algının doğru olması da önemli değil, doğruluk/yanlışlık eşiği de aşılmış durumda.
SINAV HİLESİ ALGISI
Üniversite sınavında hile yapıldığı yolundaki görüş de bir algıdır. Toplumda bir güç odağının sadece kendilerinden olanlara hayat hakkı tanıyacağı algısı oluştu. Ve bu algı, sınavlarda hile yapıldığı kanısının doğmasına neden oldu. Ve dikkat edin, bu toplumun gençlerinin algısı bu yönde. Kimse üniversite sınavında harem selamlık ayrımının olması için hile yapılacağına bile saçma olarak bakmıyor artık. Burada her şey olabilir inancı oluştu.
Sonra birden askerler, uzun süren sessizlik döneminden sonra davada haksızlık yapıldığına dair karşı seslerini yükselttiler. Sesinin artık kısıldığı düşünülen bir kurum, sesini tekrar yükseltme ihtiyacı duydu.
Toplumun her kesiminde aynı algı var. Küçük tepkiler konuluyor, küçük birikimler oluyor. Yenilmez olduklarına, ellerindeki gücün mutlak olduğuna inananlar bu tepki ortamının farkında mıdırlar belli değil.
Üstelik bu tepki tam anlamıyla bağnaz siyasi bir tavır da değil. Haksızlıklar yapıldığına inananlar, ülkenin geleceği için bir şeylerin artık değişmesi gerektiği düşüncesindeler.
AKP'yi iktidara getiren duygu da buydu, belki de onu iktidardan götürecek duygu da bu olacak. Bütün partilerin ülkenin bu duygu birikimini, bu kolektif bilinçaltını iyi okuması gerekiyor. Çünkü Türkiye en uzun son bir haftasına çoktan girmiş durumda ve bir devrilme noktasına varılması beklenebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder