11 Nisan 2011 Pazartesi

Türk Gusto'su Ada'ya yelken açtı

Oxford'da sihirli pantolon vardı da onlar mı giymedi...

BARIŞ ERKAYA
HABERTURK.COM
EKONOMİ SERVİSİ
berkaya@haberturk.com

Türkiye bir global marka çıkarır mı?
Türkiye'nin gerçekleştirdiği ihracat atakları sonrasında sıklıkla dile getirilen bir soru bu. Fakat Uluslararası danışmanlık şirketi Deloitte'un Global Ekonomiler Direktörü Ira Kalish, bu zor soruya lafı gevelemeden yanıt vermeye çalışan tek isim oldu: 5-10 yıla kadar Türkiye 3-4 global marka çıkaracak.

GLOBAL TÜRK MARKASI İÇİN BİTMEYEN SORULAR...
Fakat soru işaretlerinin arkası maalesef bu cevapla sona ermiyor. Bundan sonraki soru işareti: Türkiye gangi sektörden global marka çıkarır?
Türkiye'nin yüzde 100 yerli bir otomobil firması yok. Türkiye'nin bir petrol markası da bulunmuyor. Perakende'de büyük bir gücü bulunsa da zaten o dev Türk markalarının birçoğu çoktan yabancı sermayeliye dönüşmüş durumda. Elbette spesifik sektörlerde Türkiye'den çıkmış, birçoğumuzun adını bile duymadığı fakat o sektörde olan yabancıların büyük saygı duyduğu global markaları var. Fakat Nestle, Coca Cola, Microsoft gibi ses getiren ve sürekli gündemde olan bir global markanın ortaya çıkması için Türkiye'nin iddialı olduğu sektör sayısı çok da fazla değil. Tekstil ve hazır giyim, gıda, beyaz eşya gibi güçlü sektörlere belki birkaç tane daha ekleyebilirsiniz.Mesela bir diğeri de bankacılık olabilir.

GLOBAL MARKA OLMA CESARETİ
Buna karşılık yurtdışında marka olmak için en cesur sektörün hazır giyim olduğunu tartışmaya bile gerek yok. Çünkü Türk hazır giyimi sadece büyük markalarıyla değil, orta ölçekli, hatta küçük sayılabilecek işletmeleriyle bile modanın kalbinde global markalara meydan okuyor. Yani daha basit bir sözle, bu sektörün yaşlısı da bebeği de savaşıyor.
İşte sektörün orta ölçekli şirketlerinden biri olan Gusto, ikinci kuşak patronlarıyla bu sıralar bu meydan okuma kervanına katılmaya hazırlanıyor. Hedef ise önce Londra sonra da Paris.
Gusto'nun genç patronları Pelin Mete ve Metehan Mete'yle bu cesareti nerden bulduklarını konuştuk...

LONDRA'DA ZİNCİR MAĞAZA: HAYAL Mİ GERÇEK Mİ?
Gusto Giyim olarak önemli yol ayrımında olduklarını söylüyor Metehan Mete. Yerel kalmak veya global olmak. Yol ayrımına getiren ise Londra'daki bir girişimciden gelen teklif. Teklif, Gusto mağazalarını Londra'ya taşımak. Girişimci oradaki bir tekstilci olacak. İngiltere'de de Türkiye gibi zincir mağazalara dönüşmek.
“Bizim için çok önemli bir proje. Çünkü bütün dünya orda. Ürününe ve fiyat politikana güveniyorsan iyi noktada olmalısın. Şu anda yer bakılıyor Londra’da. Londra’daki yatırımcılar geldi. Bir toplantı yaptık. İsim hakkı vereceğiz. Onlar İngiltere’de bu isimle yayılacaklar” diyor Metehan Mete.

YÜZDE 2 İNDİRİMLE ORTALIK KARIŞIYOR, BİZ SEZONA % 25'LE GİRİYORUZ
Elbette daha başta söylediğimiz gibi yurtdışında olmak bir cesaret işi. Fakat Gusto'nun dümenindeki Mete çifti gözünü bu açıdan çoktan karartmış. Yani yurtdışı planı yeni değil.
Metehan Mete şöyle devam ediyor: “Yurtdışını hep geziyorum. Fuarlardan dolayı İtalya ve Paris’e sık sık gider gezeriz. Bu zamanlarda hep derdim zaten: Benim mağazam burada olsa şu kadar satarım diye. Çünkü orada ekonomiler çok daha düzgün. Onlar krizler yaşamıyorlar mı? Yaşıyorlar tabi. Fakat mesela indirimi en son yapıyorlar oralarda. Onda da en az indirimi yapıyorlar. Bir bakıyorsun ortalık birbirine girmiş, kuyruklar oluşmuş. Ne var? İndirim olmuş. Ne kadar? Yüzde 2. Biz onu daha sezonun başında yapıyoruz. Shopping Fest başladı. Biz Shopping Fest’e yüzde 25 indirimle giriş yaptık. Daha yeni sezon vitrine yeni çıktı ve yüzde 25 indirim.

UCUZ MALIN YAHNİSİ İLE PAHALI KALMAK ARASINDA
Gusto'nun İstanbul'da en büyük avantajlarından biri fiyat politikası. Uygun fiyat politikasının Türk insanını bir mağazaya çekmek için cazibesi su götürmez. Fakat sözkonusu olan Londra olunca?.. “Ucuz mal alacak kadar zengin değilim” sözlerinin anavatanında hem de... Bir yanda ucuz mal damgası yeme riski, diğer yanda fiyatta farklılaşamama kaygısı. İşte en kilit noktalardan biri.
Mete çifti de bunun farkında olacak ki, fiyat politikasını henüz netleştirmemişler. Fakat prensip olarak vardıkları sonucu şu sözler özetliyor: O ülkenin piyasasına göre belirlemek istiyoruz fiyatı. Aynı koleksiyon. Ama oranın piyasası neyse ona göre bir fiyat politikası izleyeceğiz. Yüksek yönde değil, düşük yönde olacak bu politika. Oradaki fiyatlar çok pahalı. Ben daha iyi fiyata satabileceğimize inanıyorum.”

OXFORD'LU OLMA HESAPLARI
Eğer Londra gibi bir moda başkentine giriyorsanız yaptığınız hamle ses getirecek ki, her yıl pazara girip sokak aralarında kaybolan hayalcilerin ötesine geçebilesiniz.
Gusto'nun hedefi de bu. Oxford Street’te yer bakılıyor.
“Dört dörtlük olması ve ses getirmesi lazım” diyor Metehan Mete: “Aksi halde projeyi onaylamayacağız zaten. Oradaki girişimciler bir fizibilite çalışması yapmak için gittiler. Birkaç alışveriş merkezi var. Oralar da olasılıklar arasında. Daha sonrasına Paris’te bir mağaza düşünüyoruz. Yurtdışı projesine start verdiğimiz anda onun ses getirmesi için defile yapacağız onunla ilgili yurtdışında. İstanbul’da da çok güzel bir defile yapmayı planlıyoruz. İddialı bir hazırlık yapmak durumundayız.”

YUNANLAR TÜRK MARKALARIN PEŞİNDE!
Londra elbette Mete ailesinin en heyecanlı olduğu lokasyon olduğu için bu kadar yer buluyor bu söyleşide. Fakat yegane talep de değil. Arap ülkelerinden de benzer müracaatlar gelmiş. İran’dan gelenler olmuş. En dikkat çekici olanlardan biri ise Yunanistan'dan gelen talep. Metehan Mete, yakında Yunanlar'ın da geleceğini ve bir görüşmenin gerçekleşeceğini söylüyor. Mete'nin söylediğine göre haftaya burada olacaklar. Onlar da Yunanistan’da mağazalaşmak istiyorlar.
Yunanistan gibi ülkelerde Türk mağazaları açılıyor ve Türk markaları da rağbet görüyor. Türkiye modada gerçekten bir marka olmaya başladı bu açıdan. Yabancılar geliyor, kapı çalıyorlar. İstiyorlar markaları ve üstelik de agresif bir şekilde istiyorlar.
“Bugün kafaya koysan yurtdışında 50 tane mağaza açarsın bir çırpıda. Ama oturaklı değerlendirmek lazım bu talepleri” diyor Metehan Mete.

İçeriden Anadolu’dan da birçok teklif geldiğini belirtiyor Metehan Mete. Bununla ilgili bir dosya da hazırlanmış. Doğru noktalar belirlenip üzerine gidelecek.
Gusto'nun stratejisi yerel girişimciye kapıyı açmak. Yani yerel girişimci bir istekle gelmeli. Ona verilmeli bu iş. Gusto'nun Anadolu’da agresif bir şekilde mağazalaşmamasının tek sebebi olarak bunu gösteriyor Metehan Mete. Bu taleplerle hedef kış ayına kadar Anadolu'da 10-15 mağaza. İzmir’le bu atak başlamış. Ankara’da birkaç proje bulunuyor şu anda görüşmeleri devam eden. Yatırımcısı da hazır.

Pelin Mete ekliyor hedefteki noktaları: Gaziantep, Konya, Kahramanmaraş… Gün aşırı bayilik talebi geliyor.

“PARİS, MİLANO, NEW YORK'A İSTANBUL DA EKLENECEK”
Pelin Mete, Gusto markasının modacı patronu. 15 kişilik bir tasarım ekibinin başında Pelin Mete bulunuyor. Son sözü de o söylüyor. Türkiye'nin moda dünyasında geldiği noktayı soruyoruz Pelin Mete'ye.

Pelin Mete şöyle yanıtlıyor: Türk modası çok gelişti. Son 5 yıldır böyle. Son 2-3 yıldır ise yapılan fuarlar, festivaller çok etkili oldu. Moda merkezleri listesinde hep Paris, Milano, New York yazıyor. Çok kısa bir süre sonra orada bence İstanbul’u da göreceğiz. Shopping-Fest örneğin bu yıl ilkti. Seneye daha çok turist gelecek. Gece 11-12’ye kadar mağazalarımızda yerli yabancı insanlar gezdi.
Normalde mart ve nisan ayları bizler için çok durgun geçer. Bu festival örneğin o durgunluğu aldı. Şu an bunun sayesinde satışlar hızlı. Cirolarda bir yüzde 30 artış olduğunu söyleyebiliriz.
Gusto'nun bu yılki ciro beklentisi ise 15-20 milyon TL civarında.

İŞTE VURUCU TAKTİK: HER GÜN YENİ ÜRÜN
Elbette Shopping Fest gibi örnekler mağazaya birini ilk kez çekmek açısından önemli. Fakat Gusto'nun sürekli bir müşteri kitlesi olduğuna da dikkat çekiyor Pelin Mete. Öyle sürekli derken, üstün körü bir sürekli değil kastedilen. Yani kayıtlı müşterileri var. Yeni ürün çıktığında, yeni sezon olduğunda SMS'le haber verilen türden.
“150 bini bulur kayıtlı müşterilerimizin sayısı” diyor Pelin Mete.
Peki kim bunlar. Her gün mağazayı geziyorlar mı?
Pelin Mete, “Her gün gelen de var. Ayda 5-10 defa gelen de var. Almasa da her gün gelip bakıyor bazı müşterilerimiz. Çünkü bizde her gün mağazalara yeni bir ürün gidiyor. Biz bütün koleksiyonu aynı anda çıkarmıyoruz. Mevsime göre çıkarıyoruz. Böylece her gün yeni bir ürün gönderebiliyoruz.Ama bunun yanında 'sihirli' bir pantolonumuz var. Ayda 8-10 bin tane satıyoruz. O pantolon yıllardır hep var Gusto vitrininde.

TÜRK KADINI: İNCE BEL, DAR OMUZ, GENİŞ KALÇA, 42-44 BEDEN
Tezgahın başında Pelin mete olunca soruyoruz hemen. Türk kadını en çok hangi bedeni satın alıyor?
Pelin Mete yanıtlıyor: Türk kadını Gusto’dan en çok 42-44 beden alıyor. Türk kadını kiloludan daha çok kalçalı. İnce bel, dar omuz, geniş kalça…

“GÜMRÜK KAPISINDAN GİREN TEHLİKE”
Türkiye çok büyük bir pazar. Türkiye'den yurtdışına akın düzenleyenler kadar dışarıdan buraya gelen dünya devleri de çok.
Metehan Mete, Türk markalarının burada yabancılarla rekabette çok başarılı olduğunu fakat çok az markanın bulunduğunu söylüyor. Ayrıca Mete'ye göre alttan yenileri de gelmiyor.
“Bakın yeni zamlar geliyor” diyor Metehan Mete. İthal hammaddeye getirilen gümrük vergisini kastederek.

FİYATLAR YÜZDE 20-30 ARTACAK
Metehan Mete'ye göre kumaşlara yansıyacak gümrük fiyatlarıyla tüketici yüzde 20-30 civarında etkilenecek bu zamlardan.
“Pamuğa zaten zam geldi. Yüzde 30 gümrük vergisi de çok. Biz rekabet ediyoruz. Yurtdışında mağaza açalım diyoruz. Ama biz bu malı burada üretiyoruz. Bizim insanımız burada çalışıyor. Sadece Gusto dediğiniz zaman imalatta sadece 200 tane adam çalışıyor. 600-800 kişi ise bu işten sebepleniyor. KDV üretiyoruz devlet sebepleniyor. Al-sat yapmıyoruz ki, üretiyoruz. Devlet burada destek veriyor olsa daha farklı olur.Zaten yurtdışında açtığın mağazalara veriyor. Malı daha ucuza üretmek için destek verirse devlet, Türk markaları yabancı ülkelerdeki pastadan daha çok pay kapar” diyor Metehan Mete.

Elbette artık Türkiye çok değişti. Artık Merkez Bankası’nın aldığı bir karar üreticiyi de ithalatçıyı da ihracatçıyı da yeniden düşünmeye ve yeniden politika belirlemeye itiyor. Çünkü Türkiye onlarca para birimiyle ticaret yapıyor. Merkez Bankası'nın zorunlu karşılıkları arttırma ve hükümetin ithalatı kısıp ihracatı artırma planlarını soruyoruz, hem ithalatçı hem de ihracatçı olan Mete'ye. Daha değerli bir döviz Gusto'nun yol haritasını nasıl değiştirir?

Metehan Mete, “Biz de etkileneceğiz. Fakat hepsinin sonucuna bakarsanız bu tüketiciyi etkileyecek. Maliyetlerin artması satış fiyatının da artması demek. Biz bir şekilde yüzde 10-20 kâr marjından kısacağız belki ama o da bir yere kadar. Mecburen bu maliyeti tüketiciyle paylaşacağız” diyor.

“YERLİ HAMMADDE ALAYIM AMA YOK Kİ”
Peki döviz değerlenmeye başlarsa ithal hammaddenin yerine yerli hammaddeyi ikame edebilmek gibi bir esneklik var mı bu sektörde?

“Biz zaten yerli hammadde de kullanıyoruz. Piyasanın ithal mala yönelmesinin sebebi zaten yerli malın çok pahalı olmasıydı. Fakat daha büyük bir sıkıntı var. Yerli hammadde üretiminin kapasitesi çok az. Talebi karşılamıyor. Yurtdışındaki bir hammadde firmasını 5 yıl kapatıyor firmalar. Sözleşmeler var. Vergi koydu devlet ithal mala. İthal hammaddenin fiyatı arttı. Diyelim ki bozdun sözleşmeyi. Döndün burada mal yok ki. Burada yapılmayan hammaddeler var bir defa” diyor Metehan Mete.

“YERLİ HAMMADDECİ BİZE SATMAYA ÇALIŞMIYOR”
Araya Pelin Mete giriyor ve ekliyor: Kaldı ki, yerli üretim de yurtdışına gidiyor. Ya yurtdışı üreticiyi gönderiyor. Ya da yurtdışına çıkarıp tekrar içeriye ithal mal gibi sokuyor. Bize satmaya uğraşmıyorlar ki.

Son krizden sonra birçok yerli kumaşçının kepengi indirip gittiğini söyleyen Metehan Mete, “Yerlerine yenisi açılmadıysa nasıl karşılayacaksın talebi? Adam 5 doları veriyor kumaşa, Japonya’dan getiriyor. Yüzde 40 vergi koydun. 7 dolar oldu kumaşın maliyeti. Zaten yerli kumaş 8-9 dolar olduğu için dışarıdan alıyordu hazır giyimci hammaddeyi. Burada 9 doları da versen, ancak sıraya girersin. Ne yapacak üretici? Mecburen yine ithal malı alacak. Ben istemez miyim Bursa’dan kamyona koysunlar benim malımı, aynı gün mal gelsin. Sıkıntı yaşasam malla ilgili, giderim fabrikadan yardımcı olurlar. Onun yerine siparişi veriyorum gemiyle üç ayda geliyor. Neden? Çünkü maliyet farkı büyük ve içeride mal yok” diyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder